ALZHEİMER’DAN KORUNMADA BESLENMENİN ÖNEMİ…
Bazen unutmak ister insan her şeyi, yapılan haksızlıkları, acı hatıraları, terk edenleri, ihanetleri. Hafıza, kimi zaman büyük bir yük, hatta bazen başa beladır. Unutmak ister, ama tüm berraklığıyla hatırlar. Hayat sadece güzellikten ibaret olmadığından, kimi zaman çirkinlikleri unutmak, tek çıkar yol gibi gözükür. Bize yapılan bir kötülüğü unutmak, mesela affetmek için “unutmak” ne güzel olurdu. Lakin kolay terk edilemeyecek bir nimettir hafıza. Hafızanın kaybedilmesiyle birlikte Alzheimer, Demans gibi hastalıkları dikkate alırsak, ben hayatımda çok acı veren anılarım da olsa, daima hatırlamayı tercih ederim, çünkü hafıza hiçte öyle kolay elden çıkarılabilecek bir şey değildir.
Dünya nüfusu yaşlanıyor, Birleşmiş milletlerin verdiği veriye göre 1990 yılında 95 bin kişi 100 yaşını geçmiş, 2015 yılında bu sayı 450 bin kişi olmuş. Ve Yine Birleşmiş Milletlerin yaptığı olasılık hesaplarına göre 2100 yılında yaklaşık 25 Milyon kişi 100 yaşını geçmiş olacak. Japonya’da 2005 ile 2015 yılları arasında 100 yaşını geçen kişilerin sayısı 7 kat artmış durumda.
Ancak bu artışla birlikte Alzheimer denen bu illet, önümüzdeki yıllarda daha da önemli bir toplumsal sorun olacağa benziyor.
Tabii ki herkes uzun yaşamak ister, ama hem sağlıklı, hem uzun, hem de aklı başında yaşamak ne güzel olurdu değil mi?
Alzheimer, hafızayla birlikte diğer zihinsel işlevleri de bozan, ilerleyici bir hastalık. Kişiyi günlük hayatını idame ettiremez noktasına getirdiği için de onun yakınlarını da ilgilendiriyor.
Yapılan son araştırmalarda yüksek kan şekerinin Alzheimer hastalığını tetiklediği öne sürülmüştür. Glikoz metabolizması olarak bilinen şeker veya glikozun enerjiye dönüştürülmesi sürecinde oluşan bir sorun olabilir. Oksidatif stres ve serbest radikal birikimi de Nöron Dejenerasyonuna yol açarak bu hastalığın çıkışını hızlandırdığı bilinmektedir. Ancak genetik ve diğer faktörlerin kombinasyonunu düşünürsek, özellikle ailede de varsa, insanı biraz korkutuyor tabii.
Alzheimer’la bundan 35 yıl önce anneannem vefat etmeden tanışmıştık. Artık son günlerde kendi oğlunu bile tanıyamıyordu ve çevresinden iyice kopmaya başlamıştı. O zamanlar çok yaygın olmadığı için teşhis konmamıştı ve şeker hastalığına bağlanmıştı. Ancak aradan birkaç yıl geçip, “Alzheimer” keşfedilip, semptomlarını incelemeye başladığımda anladım ki, rahmetlinin vefat sebebi de Alzheimer’dı. Maalesef giderek yaygınlaştığı ve ülkemizde 1 milyonun üzerinde Alzheimer ve Demans hastası olduğu göz önünde bulundurulursa, hiç te yabana atılmayacak bir tehlike ile karşı karşıyayız demektir. 1989 yılında bu hastalığa yakalananların beyninde normalin 4 katı fazla Alüminyum tespit edilmiş. Şöyle bir dönüp geriye baktığımda gerçekten o yıllarda yemekler alüminyum ve bakır kaplarda pişerdi. Şimdi bu kapları kullanmıyoruz tabii, ama tehlike geçti mi? Bence hayır…!
Yaşam süresinin uzatılması ve kalitesinin artırılması için yeterli ve dengeli beslenme çok önemlidir. Ancak biz öyle kontrolsüz öyle bilinçsiz besleniyoruz ki, beslenme ve çevresel fakförlerin Alzheimer’ın artmasında etkili olduğunu gösteren birçok çalışma var. Artık kötü beslenmenin beynimize yaptığı tahribatlar ispatlanmıştır. Özellikle Akdeniz türü beslenme öneriliyor. Bu diyette tabii ki hepimizin bildiği gibi zeytinyağlılar öne çıkıyor. Sebze ağırlıklı bu diyette balık ta çok önemli bir rol oynuyor, çünkü omega3 yağ asitleri beyni koruyarak bu riski azalttığına dair çok sayıda veri vardır. Ancak balık tüketirken balıkların ağır metal yönünden taşıdıkları riski ve çiğ balık (Suşi) yemenin damarsal bunama riskini artırdığını göz ardı etmemek lazım. Ağır metal içermeyen sardalya, hamsi, istavrit gibi küçük balıklar güvenilir balıklardır, ama illa ki büyük balık yemek istiyorsanız, kuzey denizlerden gelen soğuk deniz balıklarını tercih edin derim.
Henüz tedavisi olmayan bu hastalıkta, hastalığa yakalanmamak önemli tabii, o yüzden dengeli ve beyin sağlığı için gerekli gıdaları içeren beslenme yöntemini göz ardı etmememiz gerekmektedir.
Her şeye üzülüp beyni fazla yormamak, kavga, gürültülü ortamlardan uzak durmak, hastalığın çıkışı nöronlara zarar veren bir takım maddeler olduğu düşünülürse, beyindeki asetilkolin düzeyini artırmak, (Asetilkolin özellikle yumurtada var) bazı bilişsel sorunların giderilmesinde yardımcı olabilir. Hipokampus bölgesinde biriken zararlı maddeleri ve Ağır metalleri arındırmaya yönelik antioksidan preparatlar ve hücre yenilemeye yönelik bir beslenme programı, yukarıda da bahsettiğim gibi, Akdeniz türü beslenme biraz olsun hastalığın ilerlemesini yavaşlatıp, semptomlarını azaltabiliyor.
Vitaminlere gelince, öncelikle B1, B6, B9, ve Folat açısından zengin diyetlerle beslenmeye özen göstermekle birlikte, antioksidan özelliği olan besinleri de göz ardı etmemek gerekir. Tabii ki esansiyel yağ asitlerini de unutmamak lazım. Esansiyel, bedende olmayan, yani dışarıdan alınması gereken demektir, bunların kaynağı deniz ürünleri, Omegalar EPA ve DHA gibi yağ asitleridir. E vitamini yağda çözünen bir antioksidandır ve özellikle hücre zarı için çok önemli işlevler görür. O yüzden bunama durumlarında E vitamininden zengin beslenmeye yönelmek yararlıdır. Vitamin B6, B9 ve Folat, Ispanak, Brokoli ve Brüksel Lahanasında bulunurken, B12 kırmızı ette ve Spiriluna dediğimiz deniz yosununda, E vitamini ise sarı olan tüm besinlerde bulunur. Alzheimer ve Demans gibi dejeneratif beyin hastalıklarına karşı koruyan diğer antioksidanlar ise, quersetin, mesela soğan en çok quersetin içeren besin olarak bilinmekte, elma, kuşkonmaz, narenciye, yeşil ve siyah çayda da bol miktarda vardır. Resveratrol, kırmızı üzüm ve şarapta, yaban mersini, ahududu, böğürtlen gibi meyvelerde ve yer fıstığında, özellikle yerfıstığının kırmızı iç kabuğunda bulunuyor, o yüzden fıstıkların ince iç kabuklarını soymadan tüketmekte fayda var. Kateşinler ise yeşil ve siyah çayda vardır.
Fındık, fıstık, badem, ceviz, ( omaga3 yağ asidinden dolayı özellikle ceviz) kabak çekirdeği, yumurta sarısı, sivri biber, kayısı, domates ve tüm yeşil yapraklı ne varsa tüketin. Ginko Biloba, Adaçayı, Yeşil çay, Kahve, Biberiye, Zencefil, Karabiber son derece faydalıdır. Özellikle Kakule ve Matenin beyni canlandırıcı etkisi vardır.
Aslında bu konu o kadar uzun ki, sayfalar yetmez. “HEDEF 100 YAŞ” İsimli kitabımda daha geniş yazdım.
Benim sizlere önerim, siz siz olun, hep yeni şeyler öğrenin, gerekli gereksiz şeylere beyninizi yormayın ve dengeli beslenmeye özen gösterin.
HAYAT GÜZEL VE YAŞAMAYA DEĞER…YAŞAMIN HER AN’ININ TADINI ÇIKARIN…
Sevgiyle kalın…
NESLİHAN ULUSAN
PSİKOTERAPİST & UZMAN REFLEKSOLOG – YAZAR